Küçük bir ailenin küçük tek çocuğu varmış.Bu çocuğun adı Ömer Faruk’muş.Henüz 3 yaşındayken hayatı mahvolmuş.Küçük bir kardeşi dünyaya gelmiş. İşte hikayemiz burda başlıyor aslında.Önce anlatılan her kelime benden alakasız kelimeler. O kelimeler başka bir hayat diyebilirim sadece.
21 Şubat 1986(yazayımda doğum günümü de bilin) Cuma sabaha karşı bir doğum gerçekleşiyor. Söylenene göre evde doğmuşum.Ailede tek ben evde doğmuşum o bildiğiniz köy filmlerindeki gibi ebe gelir doğurtturur filan işte. Böyle kepçe kulaklı hafif şişman,obur bir veletlik dönemi geçirmişim. Hiç sormayacaksınız sandım ben Kırklareli-Pınarhisar’da dünyaya geldim. Şopar memleketi . Avrupalı..
Pınarhisar hiç mi hiç aklımda yok. Ben kendimi ilk Kıbrıs’da hatırlıyorum. Yaklaşık 4-5 yaşlarında.Sarı toprak üzerinde koşarken,kamışları keserken ve aptal bir arkadaşımla oynarken. Ailenin en küçük olma ünvanını da 5 yaşıma kadar korudum.Ondan sonra minik kız kardeşim Morff dünyaya geldi. Şimdi hayvan gibi oldu seneye ÖSS ‘ye girecek.
Kıbrıs günleri hep tatlı bir hatıradır benim için. Ben size Kıbrıs’ı şöyle anlatabirim. Sıcak,sarı ve eğlenceli. Şu an bizim jenerasyonda Kıbrıs diyince akla hemen kumar,ucuz içki vs. vs. geliyor. O yüzden kendimi hep kötü hissediyorum bu insanların karşısında. Neden benim kendimi ilk olarak bilmeye başladığım güzel hatıralarımın olduğu tatlı ülkeciği böyle pisliklerin içine sokup onu simgeleştiriyorsunuz? Kıbrıs’ı size küçük bir özet geçeyim istiyorum ..
Morff doğdu ismini ben koydum. Anne anne Merve koyalım dedim. O zamanlar merve isimli benden büyükçe bir kız çocuğuna aşıktım.
Abim Foseptik çukuruna düştü. Evet bizi köpekler kovaladı benle arkadaşın frenler tutuyordu ancak abimin frenleri bakımdan geçmeliydi.Kontra pedalım sayesinde durdum ancak abim siyah suyun içinde yüzüyordu.
Yaban arılarının saldırısına uğradık. Buna daha çok abim maruz kaldı. İlk okula başlayacağı günden önceki gün arıların yuvasına çomak sokmak eylemi ile arıların gazabına uğradı. Suratı 3 katı daha büyük hacimde bir alian gibi ilk okula başladı.
Ben evin içinde bisiklete binmeyi öğrendim. Evet tüm halıları kaldırdık ve bisiklete binmeyi evin içinde öğrendim. Keşke evin içinde direksiyon çalışsam (araba için)
Kıbrıs benim için bu tatlı anılardan ibaret. Kıbrıs’tan sonra bir dizi şehir gezdik. Baba subay tabi tayin tayin tayin…
Sırasıyla.. Kırklareli-Kıbrıs-İzmir-Sarıkamış-Adana
İzmir tam bir hayal kırıklığı. İlkokula başladığım memlekette sadece 2 yılcık kaldık. Ordan herşeyin doğal olduğu Kars-Sarıkamış . Hani her sene ana haber bültenlerinde duyarsınız. Sarıkamış şehitlerini anıyoruz. Hatta ali kırca filan gider ordan naklen canlı canlı haber sunar. Böyle reyting gelsinde nasıl gelirse gelsin. Her defasında Enver Paşa şöyle yaptı böyle yaptı yok biri de o Alman hayranıydı ,yok öbürü der değildi. Filan filan belki çoğunuz bu muhabbetlerle ilgilenmiyorsunuzdur bile.
Sarıkamış’ı size şöyle anlatayım. Ekim gibi kar yağmaya başlar. Nisanın sonlarına doğru bu karlar çözülür. Yılın yarısını karlar içinde geçirirsiniz. Çocuk olduğunuzdan o dönemde yapmak istediğiniz tek şey kar topu veya kardan adam yapmaktır ama yapamassınız. Acayip bir karı vardır oranın toz gibi. Dünya’nın en iyi kayak karıdır. Tabii o zamanlar anlamayacağınızdan dolayı ne kayak ne bişey. Sadece aptal bir soğuk. Biraz güneş çıksa dışarı çıkarsınız. Hatırlıyorumda Haziran ayında hayvan gibi kazaklarla gezerdik orda. 3 Sene 29 eylül ilköğretim okulunda okudum. Neden Ekim değilde Eylül derseniz Sarıkamış’ın kurtuluşu 29 eylüldür. Sarıkamışta 4. sınıfı okurken hala sınıfta bir okuma yazma bilmeyen çocuk vardı. Adı Medeni’ydi. Hiç unutmam sürekli suratı pisti her sene öğretmenimiz değişirdi ve sınıfta okuma yazma olmayan olduğunu öğrenince şaşırırdı. Çok güzel senelerdi. Dünyanın en çok çekirgesini eminim biz yakalamışızdır orda. Düşünsenize bir lojman çocuk çekirge avlıyor. Yılın belli bir tarihinde çekirgeler basardı her tarafı ve bizde 100′lerce yakalardık . Sonra salardık. Sonra karlar erimeye başlayınca çivi denen oyunu oynardık. Islak kum üzerine çivi atarak çivinin saplandığı yerden son noktaya çizgiler çekip oynanan acayip zevkli bir oyun. Ama inşaat çivisiyle oynayacaksın.
Sarıkamış öyle enteresan bir yerdi ki. 2 tane askeri lojman bulunuyordu .Doğu lojmanları ve Batı lojmanları.Biz doğu lojmanlarında kalıyorduk.. Ben mesela batı lojmanlarında kalanları hep kıskanırdım. Böyle zaten doğudasın en doğudasın Kars yani. Bi de Doğu lojmanlarında kalıyorsun düşünsene. Evet ama şimdi düşünün doğu lojmanları tayfası batı lojmanları tayfasına bin çeker.
Belli bir yaşa geldikten sonra tek derdim neden benim 15 senelik bir arkadaşım yok. Neden benim çocukluk arkadaşım yok demeye başladım . Göçebe gibi 2 yıl orda 3 yıl orda 2 yıl orda derken Sarıkamış Türkiyenin en soğuk memleketinden tayin çıktı Adana’ya. Adana’ya gelmeden önce haritada yerini bilmiyordum . 4. sınıftaki hocam Çukurova Biyoloji mezunuydu. Yeni mezun olmuş gelmiş kötü Sarıkamış’a. Bizim Adana’ya gideceğimizi duyunca benden çok sevindi. Hatta yazın gelmiş babamın yanına ama biz Ankara’daydık filan. Burdan ne kadar popüler bir ilk okul öğrencisi olduğumu kanıtladım sanırım size.
Yaş oldu 11 felan. Tayin çıktı Adana’ya. Adana’ya gelmeden bir büyük trafik kazası yaşadık. Ölü filan yokta bikaç sakatlıklar felan oldu. Adana Askeri Lojmanları yeni mekanımız. Böyle okula baraj yolundan değilde Mithat Özhan blv’dan gelirseniz lojmanların içindeki son binada kalıyorduk. İlk gün çıktım basket sahasının oraya oturdum. Böyle çocuklar maç filan yapıyor tek kale. Gel sen de oyna dediler. Ben durur muyum zaten oynamak istiyorum . Ohh aldılar aralarına böyle beni oynadık oynadık. İşte herkes asker çocuğu olduğu için sen nerden geldin. Aa biz şurdan geldik filan böyle tanıdık muhabbetler hep. Herkes herkesin halinden anlıyor hemen bağrına basıyor filan . Burdaki askeri lojmanlar en iyisiydi. Grubumuz 30-40 kişi filandı. Geceleri bu 40 kişi hırsız-polis oynardı. Mekan tüm lojman . Tek sınır lojmanın dışına çıkmak yok . Zaten bu oyunun bittiğini hiç hatırlamıyorum . Herkes bir yere girer pusu kurardı. Tüm gece takılırdık öyle lojman içinde.
Sadece 2 senecik kaldığım bu lojmanlar gerçekten de çok önemlidir benim için. Hayatımın en tatlı seneleridir. Daha sonra baba oldu emekli kaldık Adana’da o gün bu gündür Adana-Ankara hattı arasında mekik dokuruz. 3 sene önce annemler bile terketti burayı bir ben kaldım Adana’da. Orta okul ve Lise yıllarım tek bir okulda geçtiği için hiç hoş değil anlatmama değmez. 7 yıl böyle bifiil aynı yol tepilir. sabah 8 akşam 3 ders işlenir. Lise bitirilir filan işte. Anlayacağınız üzere ben 5 yaşımdan 10 yaşıma kadar bir yaşadım. birde 18 den şimdiye kadar yaşadım. Lise yıllarımı bu kadar nankörce hiçe sayabiliyorum . .Biliyorum nankör olmayı da seviyorum. Üniversite’de böyle enteresandı ya. İlk gün kimseyi tanımıyorum filan. Böyle rehberdeki herkesi arıyorum. Derslikler nerde onu da bilmiyorum. İlk derse girdim dışarı çıktım bi kaç kişi geldi. Böyle muhabbet felan ediyoruz. Sonra bi elemanla tanıştım . Böyle kilolu filan. Kanka olduk kısa sürede. Ertesi sene aynı eve çıktık. 2 yıl aynı evde kaldık şimdi konuşmuyoruz filan. Üniversite yıllarım aslında tahmin ettiğimden daha neşeli geçiyor. Hani böyle amerikan filmlerindeki gibi düşünmediğim için.Lise yıllarından hiç elde edemeyeceğimi düşündüğüm kızları elde ederim ama istemiyorum onları diyebiliyordum. Hatta gerçekten değer verdiğim bir sevgilim de var. Bir çok organizasyon düzenleyip daha üniversite’deyken işveren konumuna da geldim. Ahhh hayatı bilirsiniz. Hayatımın şeridinin en tatlı 2 senesini yaşıyorum . Bir inşaat mühendisi adayı olarak acaba reklam ve pazarlama bölümlerinde iş bulabilecem mi hep merak ediyorum.bulmasam bile çabalamadım demeyecem. Cihan Yüce gibi çılgın fikirli bir arkadaşınız olursa onun söyleyip cesaret edemedeği fikirleri hayata geçirirseniz bir gün zengin olabilirsiniz benden söylemesi arkadaşlar.
Hayatımın şeridini izlediniz.
Eleştirilerinizi 3131 ‘e kısa mesajla iletebilirsiniz.
Bu yazı daha önce : http://www.pisihole.com/2008/08/17/hayatimin-seridi/ adresinde yayınlanmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder