Hayat bazen anlamsız geliyor bana.
İnandığım şeyler yıkılınca özellikle. Oysa 3 5 tane küçük şey beni mutlu edebiliyor. Ufak şeyler öyle büyük şeyler de değil. Ama inandığım değerlerin yıkılmasına tahammülüm yok...
Derdim bu dünyada sefa sürmek değil. Tek derdim adam gibi yaşayıp adam gibi de göçüp gitmek. Arkamdan 3 5 ağlayan bırakırsam da ne mutlu bana.
Bu sefer Ankara'ya geldiğimde en iyi öğrendiğim şey şu oldu insanın mutlu olabilmesi için illaki de memleketine gelmesi gerekmiyormuş. Meğersem mutlu olduğun yer memleketinmiş. Bunu ben ailenin bir küçüğü olarak idrak etmek durumunda kaldım kaldırıldım.
Meğer mutlu bir ev ne kadar da önemliymiş.
Burdan açıklamak istemediğim şeyler olsa da hayatımda bi şekilde devam etmek durumundayım. Hayat bizi hangi konumlara getirir bilemiyorum. Ama illaki doru bir yere geleceğime inanıyorum.
Eğitimini almadığım bir dalda iş yapıyorum ve yapmak istiyorum. Siz FF'deki marketing gurularına imreniyorum bazen. Ya ne güzel kontaklarla ne güzel işler başarıyorsunuz. Biz kendi kümesimizde ötüp sizin kümeste de ötebileceğimizi düşünüyoruz. Yanılıyoruz belki ancak bir gün belki gerçekleşecek olan hayallerimiz var. Belki gerçekleşmese de hayallerimiz var.
Gördüğüm her başarı hikayesinde genelde zorla okudukları bir branşı bitirdikten sonra gönüllerindeki branşda başarılı olan insanlar var. Hatta Serhat Gürcü'nün yıl sonu toplantımızda yaptığı sunumda karnesini bize ifşa etmesi beni biraz umutlandırdı. Karnede gerekirse bölümünün değiştirilmesi gibi bir ibare yer alıyordu. Bense bu dönemime kadar genelde bölümümde başarılı olmuş biriyim. Ancak lanet olası bir bölümde okuyorum kendimce.
Asıl sıkıntım yukarda yazdıklarım da değil. İş aş illaki bi şekilde bulunur. Türkiye'de kafası çalışan birinin aç kalacağına inanmayanlardanım ben. İnsan ektiğini biçer.
Sıkıntımı ne siz sorun ne ben söyleyim dostlar ve blogu ziyaret edenler.
En iyisi siz keyfinize bakın kalın sağlıcakla.
1 yorum:
bu kafayla zaten bi cacık olursun sen üzülme (:
Yorum Gönder